Çaldıran, par Enes Alan

4 septembre 2013

Temps de lecture : 2 minutes

Bundan 12 sene önce babam askerlikten emekliliğe ayrılmadan önce tayini 2 aylığına Van’ın Çaldıran ilçesine çıkmıştı. Bu tayin yaz dönemine denk gelmişti ve babam ailecek gitme kararını almıştı.

Bir gün askeri lojmanda arkadaşlarımla oynarken iki askeri aracın ve bir asker kamyonunun süratle içeri girdiğini ve revire doğru yöneld

iklerini gördüm. Ne olup bittiğini öğrenmek için oyunu bıraktım ve araçların gittiği yöne doğru koşmaya başladım. Bir çocuk mayına basmış… Olay şu şekilde gelişmiş ; abi ve kardeş babalarıyla birlikte dağda koyun otlatırken metalik bir parça görür ve merakına yenik düşen abi mayına basar ve mayın infilak eder.

Ben çocuğun kanlı vücudunu sadece iki veya üç saniyeliğine gördüm çünkü beni hemen oradan uzaklaştırdılar. Olayın gerisini babam ve askerlerinden öğrendim.

Babam çocuğu hastahaneye ulaştırmak ister fakat en yakın hastahane 100 km ötededir. Doktor çocuğun bu yolculuğa arabayla çıkılması durumunda çocuğun hayatını kaybedeceğini bildirir. Bunun üzerine babam Hava Kuvvetleri Komutanlığını arar, bir helikopter çağırır ve helikopterin askeri lojmandan çıkacak olan askeri aracın yanına inmesini emreder. Amacı şudur : Yaralı çocuk askeri araca kaldırılır ve araç Van’a doğru hareket eder. Bu sırada helikopter hazırlanıp havalanır. Yolun çeyreğini katetmiş olan askeri aracın yanına iner ve yaralı çocuğu alarak hastaneye gider. Böylece zamandan kazanılır.

Sonuç olarak çocuk hastaneye ulaşır ve hayatı bir bacağını kaybederek kurtulur. Babamın bu davranışı sonrası askeri lojman önünde yerli halkın büyük bir çoğunluğu babama bizzat teşekkür etmiştir.

 

Histoire en français :

Il y a douze ans, alors que mon père était soldat et pas encore à la retraite, on lui a annoncé un déplacement pour Van, Çaldıran : une région à l’est du pays. Un commandant était mort en prenant sa douche. Comme c’était en été, mon père a décidé d’y aller avec nous. On s’est donc installés en famille dans un logement militaire.

Un jour, comme je jouais avec ma grande sœur, j’ai vu un camion et deux voitures qui allaient à l’infirmerie à grande vitesse. Comme j’étais curieux, j’ai commencé à courir pour apprendre ce qui s’était passé. Quand je suis arrivé, j’ai vu un garçon de sept ans, deux ans de plus que moi, dont corps était en sang avec de la terre séchée collée sur sa plaie béante. Les soldats de mon père m’ont fait m’éloigner pour que je ne voie pas ça. Mais le soir, j’ai eu l’explication de cette histoire par des soldats de mon père et bien sûr par mon père : Un berger était en train de faire paître ses moutons avec ses deux enfants mais par hasard ses enfants sont entrés dans la zone interdite où il y a pleins de mines. L’enfant le plus grand a marché dessus et la mine a explosé.

Mon père a voulu emmener l’enfant à l’hôpital mais l’hôpital le plus proche est à cent kilomètre. Le docteur lui a déclaré que si l’enfant faisait ce voyage en voiture, il n’allait pas le supporter. Mon père a réfléchi et enfin a décidé d’appeler l’armée de l’air et a ordonné un hélicoptère. En même temps, il a dit à ses soldats de partir pour l’hôpital et l’hélicoptère s’est envolé. Ils allaient se rencontrer au milieu du chemin, comme cela on allait gagner du temps.

L’enfant n’est pas mort mais il a perdu une jambe. Le lendemain, sa famille et beaucoup d’habitants de Çaldıran sont venus remercier mon père. Mon père a toujours essayé d’être à l’écoute des villageois. En allant dans les écoles primaires, il échangeait avec les écoliers et se préoccupait de leur devenir.